27 Ekim 2010

Cemil İpekçi: Emine Erdoğan'ı Giydirmek İstiyorum...

“Muhafazakâr eşcinselim” deyince bütün dikkatleri üzerine çeken Cemil İpekçi dertli. “Ben hayatımın doğruları konusunda muhafazakârım” diyen İpekçi bugünlerde türbanın üniversiteye girmesini bekliyor: “Türbanlı kızlarokuma hakkını bir alsın, Emine Erdoğan’a bir koleksiyon hazırlayacağım.”

Son dönemde muhafazakârlık üzerine söylediklerinizle dikkat çektiniz...
Benim hiç megaloman tarafım yoktur. Bu ülke beni megaloman yapmaya başladı. Neden? Ben çok doğru  biriymişim. Politikaya girmeliymişim. Hayatım boyunca pazenimle alay ettiler, dünya pazenime birincilik verdi. Türbanı özgürlük olarak savundum, insanların giyimlerine ve şekillerine karışamayız. Biliyoruz bir sürüsünün  türbanı inanç için, bir sürüsünün trend diye, bir sürüsünün ben ona “mahalle baskısı” demiyorum, ama anne,  babası öyle istediği için taktığını biliyoruz. Yüz kişinin yüzü de şeriatçı değil. Protokol davetlerinde ben kravat takarım. Bu Cemil İpekçi’nin çok maskülen bir erkek olduğunu göstermez. Kapıdan çıkar çıkmaz  çıkarıyorum. Bir hükümet var ama hükümetin karşısında doğru bir muhalefet olmadığını yıllardan beri görüyoruz. Doğru muhalefet olmadığından bir sürü yanlışlar var. Bir defa muhalefet tenkitten başka bir şey  yapmıyor. Yapıcı tenkit değil. Muhalefet de hükümet kadar önemli. CHP’nin ne olduğunu görüyoruz. Sayın Erbakan’la ben aynı ideolojide değilim. Ama hayatımda en saygı duyduğum insanlardan biri.
Neden?
Çünkü şeffaf, net. Adam çıktığı günden beri aynı. Ben Sayın Erbakan’la aynı ideolojide olmayabilirim ama ben  Erbakan’ın dün “A” dediğine, öbür gün “B” dediğini duymadım. Her zaman çağdaş bir insan gibi kültürüyle  terbiyesiyle bilgisiyle yermiş, “Ben buna inanıyorum” demiş, on kere kapatılmış, “Gene ben buna inanıyorum”  demiş, kaç yaşına gelmiş yine “Ben buna inanıyorum” demiş bir insan. CHP’nin yanında bukalemun az kalır.  Bu kadar renk değiştirmek olabilir mi? Üniversitelere talebelerin başvurmasına engel olacaksınız, sonra size üye olmak isteyen türbanlıları partiye alacaksınız. Partiye girmek önemli değil ki. Bu kadınlar da insan. Belki milletvekili adayı olmak isteyecek. O da bir hastanede çalışmak, üniversitede okumak isteyecek. O zaman ne  yapacaksın? Partiye üye olabilirsin, ama kamuda çalışamazsın mı diyeceksin? Bir vejetaryen restoranında et  vermek gibi. Sayın Baykal çok dinamik, çok bilgili, ama artık bence hiç bir şey demiyor. Çok yakında  insanların eşcinselliğini açıkladığını görürseniz hiç şaşırmayın. Ben Türkiye’de eşcinselliğini ilk açıklayan insanım. Yarın bir bakacağız eşcinsellerinde bir oy hakkı olduğunu hatırlayacaklar. Oraya da yanaşacaklar...
AKP’yi hiç eleştirmiyor musunuz peki? Onun hiç yanlışı yok mu?
Bugüne kadar gelmiş partilerden daha yanlış bir parti değil. AKP’nin yaptığı çok iyi şeyler var öbür partilere nazaran. Belediyeleri öbürkülere göre mükemmel. Öbür partilere nazaran diyorum. Bizim mükemmeli  bulmamız çok zor yoksa. Tarım arazileri bomboş, dağlar tepeler duruyor, hayvancılık yapılmıyor. Bunu da  AKP’ye TÜSİAD’a sormak lazım. Arzuhan Yalçındağ hanımefendiye sormak  azım. Ekonomi yalnız otomobil
midir, makine midir? Neden siz halkınızın ve köyünüzün sizin kadar güzel, gösterişli olması için köy enstitülerini açmıyorsunuz? Kadın hakları için çalışmıyorsunuz? Ne çabuk erkek oldunuz siz de? Konuşmak çok kolay  gözlükleri takıp hava atmak... Herkesin tuzu o kadar kuru ki...
Köy Enstitülerini komünizm propagandası yaptıkları gerekçesiyle kapatmışlardı ama...
Bugün sokakta komünizm diye bağırsan ne olur? Herkes kahkahayla güler. Dayakları yiyen bizler olmuştuk  parka giyiyoruz diye. Marks, Lenin, Allah vermeye. Nazım Hikmet’i gece mum ışığında okuyorduk.  Yakalansam ölmüştüm bile belki şimdiye kadar. Ne oluyor bugün? Nazım Hikmet’i okusak ne olur, Lenin’in  resmini koysan ne olur?
CHP’yi bir yandan şehirli, sosyal demokrat, entelektüel kesimin yakınında bir parti gibi düşünürsek, sizin  ailenizde hiç CHP’li yok muydu?
Olmaz olur mu? Annemin babası. Baba tarafından hiç CHP’li yoktu, çünkü CHP zamanında bize Varlık Vergisi konulmuş ve servetimizi kaybetmişiz. Onun için CHP’yi sevmemiz gibi bir olay olamaz.  ürkiye’deki ilk ayrımcılık Varlık Vergisi’yle başlar. Bugün dünyaya hesap vermesi gereken bir utancı var CHP’nin. Anne  tarafında büyükbabam CHP’liydi. Toprağı bol olsun, sevdiğimi de söyleyemem. Onun bütün CHP’liliği Kemalizm’den gelirdi. Atatürk’e çok bağlıydı. Ama İnönü’yü sevmezdi. Ama baba ailemde mümkün değildi. Ben sevebilir miyim böyle bir partiyi? Malları mülkleri alıp taş kırdıran bir parti.
Varlık Vergisi’nin sizin aileye etkisi neydi?
Babaannem bir gün içinde Emek ve Melek Sineması’nın elimizden alındığını anlatırdı. Uzun bir süre kayısının yarısını büyükbabam, yarısını o yermiş. Eşten dosttan borç alarak, ellerinde nasıl kalmışsa bir toprağı Yeni  Melek Sineması yapıp hayata dönmüşler. Yanımızda çalışan insanlar mallarımıza sahip çıkmış. Talan. En büyük katliam ne biliyor musunuz? İstanbullu olmak diye bir kültür vardı. Bu yapılanla İstanbulluluğu yok ettiler. İnsan Hakları Mahkemesi’nde kazanılacak davadır bu. Sabetaizm diye aptal aptal konuşan son derece faşist insanların bugün kitaplar yazmasına, kafatası avcılığı yapmasına neden olmuş bütün bunlar. Bundan daha başka ayrımcılık, ırkçılık olabilir mi?
Peki yıllardır yakıştırmalardan, ailenizin menşeine ilişkin yorumlardan sıkılmıyor musunuz?
Burası benim memleketim. Baba tarafından 1480’de gelmişiz, anne tarafından 1300’lerde. Annemin babası  İstanbul alındığı zaman Arnavutköy’de oturan Türklerden. Bana hiç koymuyor. Faşistlerin ve ırkçıların hakiki  ruh bozukluğu olan insanlar olduğuna inanırım.
Yılın yarısını artık Bodrum’da geçiriyorsunuz.
İstanbullu olmak gibi bir sanat kalmadı. Neron Roma’yı yakarken, “Roma kokuyordu” diyor. Artık İstanbul kokuyor. Bir yeri çok seviyorsanız onun mahvoluşuna tahammül edemiyorsunuz. O yüzden yarı Bodrum’da yaşıyorum. İstanbullu olmak saygılı olmaktı. Ben hâlâ bir kadının önüne geçip yürümem. Gey olmama rağmen sigarasını yakmamam, sandalyesini çekmemem bir kadınla buluşurken onu evinden almamam mümkün değil.  Aklıma bile gelmez Taksim Meydanı’nında buluşalım demek. Bazı kadın arkadaşlarımla buluşuyoruz, bakıyorum hani bunun ruju? Hani bunun gözünün boyası?
İdeolojik olarak kendinizi nereye koyuyorsunuz?
Ütopyalara 20 yaşımdan sonra inanmadım. Dedem “20’sine kadar komünist olmayan eşektir, 20’sinden sonra komünist olan eşek oğlu eşektir” derdi. İnsanın yapısında lükse düşkünlük var. Hümanist tarafımı taze tutmaya çalışıyorum ama benim de hırslarım var. 20 yaşıma kadar sosyalisttim, sonra kıyafetle ideolojinin olmadığını  gördüm. Che Guevara çok yakışıklıydı, çok hoştu. Gençtim, kanım kaynıyordu, çok rahat bir hayat yaşıyordum. Bir de ben kış gelince hep düşünürüm. Kimin sobası var, kimin yok diye. O  üzden hayatım boyunca yemek ayırmadım. O zaman tabii daha çok kaynadı içim. Ablamın ilk eşi koyu bir sosyalistti. Gelip giderken kitaplarla tanıştım. Ben doğduğumdan beri dogmaların dışında yaşayan biriydim. Belime kadar saçlarım, kulağımda küpem, cinsel tercihimi ortaya koydum 20 yaşında. Tabular bana hiçbir şey ifade etmez.
Dinin hayatınızdaki yeri nedir?
Benim kitabım Kuran-ı Kerim. Ama bütün peygamberlere saygım var. Müslüman kelimesinden çok mümin  kelimesini seviyorum. Rabbe giden binlerce yol var. Benimle Rabbim arasında kimse olamaz. Kuran’ı açar okurum, ne kadarını öğrenmem gerekiyorsa, Rabbim ne kadarına izin veriyorsa o kadarını anlarım ama ritüelleri çok seviyorum. Türbeye gidip paçavra bağlamak, Kadir Gecesi yedi cami dolaşmak beni rahatlatıyor. Aslında benim inanç şeklim Bektaşiliğe uyar. Anne ailem benim Bektaşi. Bektaşi terbiyesiyle büyüdüm. İnancımda “kul hakkı” çok önemlidir. Bizlerde Allah’tan korkulmaz. Rabbim korkutucu değil ki. Ben neyim ki  bana kötülük etsin koca kainat içinde?
Türban serbest bırakılmadan defile yapmayacağım dediniz mi? 
“Türban serbest bırakılmadan türban defilesi yapmam” dedim. Yasakken yasak bir şeyi niye yapayım?  Kanunlara saygım var ama çok güzel türban koleksiyonları hazırladım.
Kadınlara yakıştırıyor musun türbanı bir modacı gözüyle?
Bazı kadınlara çok yakışıyor. Mesela Reyhan Gürtuna. Emine Erdoğan’a da çok yakıştırıyorum. O da edepli,  gayet düz giyiniyor. En çok onun için türban koleksiyonu yapmak istiyorum. Çünkü o kadar çok şeyler var ki yapılabilecek. Bir gün serbest olunca görürseniz, türbanla neler yapılabilirmiş. Bir serbest olsun, üniversiteye kızlar girsin yapacağım. İnat ettim bu konuda.
Eşcinseller Türkiye’de kendilerini ifade etme konusunda sıkıntı yaşıyorlar.
Çok rahat olduğu da kesin. Engellenmeye çalışılsa da örgütlenmeleri de var. Bir sürü konuda Avrupa’dan ileriyiz. Çok azgın değilseniz, çok göze batmıyorsanız, kendi terbiye çerçevenizin dışına çıkmıyorsanız,  insanların bu konuya tepkisi yok. Churchill’in dediği gibi ülkeyi popoyla yönetmiyoruz. Yaptığımız işi belden aşağımızla değil, beynimizle yapıyoruz.
“Muhafazakâr eşcinselim” derken neyi kastettiniz?
“Muhafazakârım” dediğimde yanlış anlaşıldım. Eşcinsel ya da heteroseksüel ya da katil muhafazakâr  olabilirsiniz. Muhafaza etmek geçmişinizdeki güzel örf ve adetleri korumaktır. Dinle alakası yoktur. Biz kelimelerin anlamını bilmeden konuşuyoruz. Muhafazakârlık kötü bir şey de değil, dine ait bir şey de değil.  Benim özgürlükçü bir muhafazâr olduğum kesin. Ben insanların cinsel tercihlerini istedikleri gibi yaşamasını, fikirlerini ifade etmesini, yaşam biçimlerini kendilerinin belirlemesini ve kadın haklarını savunurum.  Söylevlerinizden dolayı ayrımcılık yapamam. Hemen o kelimeyi alıp eşcinsel muhafazakar deyip akılları sıra reyting aldılar.
Cemil İpekçi’nin hayatındaki değişmezleri neler peki?
Ailemdeki büyük erkeğim. Erkek kardeşim de ablam da benim sözümü dinler. Bayram ve kandillerde dört yeğenimin haddi bile değildir beni aramamak ya da elimi öpmemek. Dün yeğenimi evlendirdim, bana fikir sormadan evlenemezdi. Hâlâ evime ayakkabıyla girmeyi sevmem. Yaşlı bir insanın elini öpmekten utanç  duymam. Elimi öptürmekten çekinmem. Detaylar insanları hayata motive eder. Herkesle “Sen” diye konuşmam. Bu detaylar hayata güzellik getiriyor. Kendime göre mevlütlerim, bayramlaşmalarım var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder