23 Ekim 2010

Ayşe Arman: Babamın Başka Bir Hayatı Olduğunu O Ölünce Keşfettim

Ayşe Arman’ı anlatmaya hacet yok. Röportajları, yazıları, aşk, cinsellik, kadınlık halleri üzerine düşünceleri malum. “10 Adımda Şehirli Kadın Olmak” rehberi olsa, referansı o olurdu...Bir süre önce babasını kaybeden Arman’la bu vesileyle konuştuk, ölüm üzerine düşüncelerini sorduk. Kafası karışık, canı sıkkındı, böyle oldu röportajcının röportajı...

Rüyanızda babanızın öldüğünü gördünüz. Ve babanız öldü. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?
Açıklayamıyorum. Açıklamak da istemiyorum. Huzursuz ediyor bu mesele beni. Bu röportajı kabul etmese  miydim acaba? Sadece baba soruları sorma, dengemi yeni yeni bulur gibi oldum, lütfen bozma...
Artık rüya görmekten korkuyor musunuz?
Evet. Eğer bir rüya musluğu varsa, benimki yanlışlıkla açıldı, kapatmak istiyorum. Bir daha rüya filan görmek istemiyorum. Durup düşünmek de istemiyorum. Ben koşmak istiyorum. Sürekli koşmak hiç durmamak. Amok Koşucuları gibi. Durursam düşerim çünkü.
Babanızın vefatının ardından sürekli çalışmanınız nedeni bu mu?
Düşmemek için sürekli çalışıyorum, bir insan hikayesinden ötekine koşuyorum. Ne kadar karmaşıksa, ne  kadar griftse o kadar iyi. Belki de babamı bir daha hiç göremeyeceğim gerçeğiyle yüzleşmek istemediğim için  endimi bu kadar paralıyorum.
İnsanın aklı bunu almıyor değil mi?
Almıyor. Ölüm bir eşikmiş. Nasıl aşık olmadıysan, anne olmadıysan, ihanete uğramadıysan, işten atılmadıysan,  sevdiğin adam seni en yakın arkadaşınla aldatmadıysa bir sürü şeyi bilmiyorsun, algılayamıyorsun ve büyüyemiyorsun, bu da öyle bir şeymiş. Çok yakın birini kaybetmeden de neyin ne olduğunu bilmiyorsun. 
Nasıl bir fark var çok yakınınız kaybetmekle kaybetmemek arasında?
Artık insanlara “Anneniz babanız hayatta mı?” diye soruyorum. Bir kayıp yaşadılar mı, ölümle tanıştılar mı?  Ben babamı kefen içinde gördüm, saçları pırıl pırıldı, yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı, mis gibiydi, uyuyordu. Huzurlu, güven verici, tanıdığım bildiğim babam. Dışı oradaydı da içi nereye gitmişti? Bunları çok  düşünürsen kafayı yiyorsun.
Annenizle ilişkinizi daha çok biliyoruz. Babanızla nasıl bir ilişkiniz vardı? Mesafeliydi galiba...
Evet. Babam, benim belalımdı. Bitmeyen aşkımdı. Problemli, marazi bir ilişki. Bütün kız çocukları gibi, ben de babamla ilişkim üzerine kitap yazabilirim. Çok da orijinal değil aslında, binlerce kadın bu ülkede benim durumumda. 18 yaşında Adana’dan İstanbul’a geldim ben. Babam ona  erk ettiğimi düşündü, bunu da hep dile
getirdi. O benim gazeteci değil eczacı olmamı istiyordu. Komik ama hayali “Arman Eczanesi” açmamdı.
Aranızda ciddi bir hayata bakış farkı vardı yani?
O daha güvenli sularda yüzmemi hayal ederken, bense bir an evvel kapağı İstanbul’a atmak istiyordum,  kendimi, erkekleri, aşkı, seksi keşfetmek için can atıyordum. Bence erkeklerle ilişkimi de onaylamadı. Seksi  sevmem de hoşuna gitmedi. Zaman zaman onu utandırdığımı düşünüyorum. Oysa benimle gurur duymasını isterdim. Bir sürü şeyi de hayatta ona beğendirmek için yaptım. Ama işte ne zaman, nerede, nasıl koptuysak,  toparlayamadık. Benim için babam hep “Siz” olarak kaldı. Bana bak bu sorulara devam edersen ağlamaya  başlayacağım! Daha eğlenceli şeylerden söz edemez miyiz?
Hayatınıza giren erkekleri onayladı mı?
- Düşünüyorum de, ilk sevgilim Rasim’e “Tamam izin veriyorum evlenebilirsiniz” dedi. Gerçi biz bir süre sonra  ayrıldık. İlk kocamı Zafer’i de sevdi, hatta ondan ayrılmamı istemedi. Sonra Ömer’i de sevdi. Ve benim için  önemli olan bu adamların hepsi onun cenazesinde buluştu. Hepsi de Mehmet Amcaları için gelmişti. Çok çok  hoşuma gitti.
“Annemle ne kadar açık idiysem, babamla o kadar karmaşık, kapalı bir ilişkimiz vardı. İşte bir  kere daha, her şeyi o beni onaylasın diye yaptığım adamın karşısındaydım” dediniz. Hangi işinizi beğendiğini söyledi?
Hatırlamıyorum. Röportajlarım ve yazılarım üzerine yorum yapmazdı. Okuyup okumadığını ile bilmiyorum.  Galiba bir tek Alya’yı doğurmam hoşuna gitti. Aile kurunca onun tarafından onaylandığımı hissettim. Beni aslında şu sarstı: Cenazesine gittiğim adamı, canım babamı ben yeteri kadar tanımıyordum. Ben saatlerce insanlara sorular soruyorum, bütün hikayelerini dinliyorum, az çok onları çözebildiğimi düşünüyorum ama  babama dair az şey biliyorum. Zaten ölümünden sonra başka bir hayatı olduğunu da keşfettim. Hayata  küstüğünü düşünmüştüm. Hiç de öyle değilmiş. Onun adına üzüleyim mi sevineyim mi bilemedim.
Babanıza dair hatırladığınız en güzel şey ne peki?
O müthiş yaz tatilleri. Bugün araba ile seyahat etmeyi seviyorsam babam yüzündendir. Bütün Avrupa’yı arabayla gezdik biz, maaile. Atlas sever, harita sever, yol sever, keşfetmeyi sever, dünyanın en abuk sabuk  yerlerine gitmek onu mutlu eder, ben de öyleyim. Ama dünyanın en inat adamıydı aynı zamanda, lise mezuniyetime gelmedi mesela. Bir şeylere kızdı beni cezalandırdı. Hadi artık başka şeyler sor...
Bu kaybın ardından eşinizle ilişkinizde nasıl bir değişim yaşandı?
- Daha çok kenetlendik. Ömer aynı zamanda benim en yakın arkadaşım. Beni hiç yalnız bırakmadı. Dahası saçma sapan korkular başlamıştı bende, karanlıkta kalamıyordum, yalnız olamıyordum, hepsini anlayışla karşıladı. Allah’tan geçti şimdi o korkularım. Babam gelip öteki dünyadan “Böğğğ!” yapacak diye mi  korkuyordum nedir. Sonra “Yeteri kadar inançlı mıyım değil miyim” meselesine taktım. Çünkü inançlıysan bir takım şeyleri kafadan kabul diyorsun, sorgulamıyorsun.
Siz her şeyi sorguluyor musunuz peki?
Her şeyi sorguluyorum. Bir sabah uyandım ve Ömer’e “Ben iyi bir insan olmak istiyorum” dedim, “Zaten öylesin” dedi, “Evet ama bir sürü insan iyi, ben daha iyi olmak stiyorum” dedim. “Her şey işte böyle başlıyor” dedi. Ve gülümsedi: “Uyarıyorum eğer kapanırsan boşarım seni!”
Aşk, cinsellik, doğum, annelik, ensest, ölüm... Tüm bu konuları bu kadar açık nasıl  paylaşıyorsunuz?
Teşekkür ederim nihayet başka sorulara geçtin. Hani bir şeyi yaparsın ama neden yaptığını bilmezsin ya...  Benim ki de o hesap. Ben hep böyleydim. Belki imalat hatası ama bana doğal geliyor. Aslında konuşmamak  tuhaf değil mi? Hayatın temel kavramları bunlar...
Hiç mi “Bu sefer fazla oldu” dediğiniz bir an olmadı?
Olmaz mı? Mutlaka olmuştur. Ama genel olarak benim için konuşulmayacak, anlatılmayacak, yazılmayacak  hiçbir şey yok. Ömer beni çok iyi tanıdığı için uyarıyor: “Bu bir sır tamam mı? Başkasıyla paylaşılmayacak.  Yazı konusu yapılmayacak!” Çocuklara “Cısss” dersin ya, öyle diyor o zaman anlıyorum. Beni çok fazla soru  sormamam için de uyarır. Herkese her şeyi dannn diye soruyormuşum. Bundan şikayetçi benim kocam, bir de  beynimde süzgeç yokmuş.
Bu “dann” olma haliyle ilgili hiç anınız yok mu?
Bir keresinde onunla çalışan insanlar karı- kocalı eve geldiler, 40 kişi filan. Kendi kendime “Sakın saçmalama  Ayşe!” diye tembihledim, edepli davranmaya kararlıydım. Fakat insan kaynakları müdürünündü galiba çok  şeker bir karısı vardı, Pakistanlı, her tarafı kapalı, bir ayakları açıktı. Ağzımdan çıkıverdi: “Aaa çok güzel  ayaklarınız var. Erkekler ayaklarınızdan tahrik olmuyor mu?” Evde bir sessizlik oldu. Zaman zaman yapıyorum böyle hıyarlıklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder